MENU
  • YAŞAM-TURİZM
  • ALIŞVERİŞ
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • ETKİNLİK TAKVİMİ
  • RÖPORTAJLAR
  • GAZETE MANŞETLERİ
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • İLETİŞİM
  • Foto Galeri
  • Web TV
  • Yazarlar
  • Anketler
  • Nöbetçi Eczaneler
Kimse Duymasın
DOLAR34.0692
EURO37.7489
GR ALTIN2730.4
ÇEYREK4491.1
İzmir
Kimse Duymasın
Kimse Duymasın
  • GÜNCEL
  • MEDYA
  • SAĞLIK
  • MAGAZİN
  • TEKNOLOJİ
  • KÜLTÜR-SANAT
  • SPOR
  • EĞİTİM
  • EKONOMİ
  • SİYASET
  • ÇEVRE
Kapat

Kadın

Ana SayfaYazarlarSEVGİ MOLVA
16 Temmuz, 2018, Pazartesi 00:07 1123
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt

SEVGİ MOLVA

Farklı coğrafyalardan, eski zamanlardan, yakın geçmişten, her yaştan, her sınıftan kadınlar…

Kimi konuşarak, kimi yalnızca susarak, yazarak, yaparak ya da yapmayarak tarihin akışını değiştirmiş kadınlar. Kimi büyük, kimi küçük eylemlerle… Engizisyona, kiliseye, sömürgecilere, faşizme, şiddete direnen kadınlar… Dans eden, seven, sevilen, üreten, büyüten, ağlayan ve gülen kadınlar. Acı çeken, ötelenen, mutsuz, umutsuz kadınlar…

Eski çağlarda anaerkil düzenden ataerkil düzene, bilinmeyen bir şekilde geçen insanların erkek cinsi, tarihsel zamanlardan bu yana genelde kadını sömürmekte, ezmekte,  eziyet etmekte, şiddete maruz bırakmakta, hatta insafsızca öldürmekte.

Türkçe’ye “anaerkil” olarak Fransızca’dan geçmiş olan terimin kabaca anlamı, “kadının etkin olduğu bir örgütlenme-toplumsallaşma düzeni”dir. Egemenliğin kadınlarda olduğu, soyun kadınlar tarafından belirlendiği, kadınların erkeklerden daha saygın oldukları, kısacası temeli kadının üstünlüğü fikrine dayanan bir düzendir. Günümüz antropologlarının önemli bir kısmının, birçok aşamasında hemfikir olduğu ve erkek egemen sistemi olan ataerkil düzenden önce yeryüzündeki toplulukların önemli bir kısmında anaerkil sistemin egemen olduğu, olmayanların ise, cinsiyet özneli bir vurgusu olmayan yaşam biçimlerini benimsediklerini kabul edilmektedir.

Anaerkil düzenin değişmesi ve erkek egemen sisteme geçişimizin tarihsel olarak hangi zaman dilimlerine denk geldiğini, bu değişimin hangi sebeplerden ötürü meydana geldiğini henüz bilememekteyiz.

Bu değişimin doğal yollarla gerçekleştiğini iddia eden bilim insanlarının özellikle vurguladıkları; kadının cinsiyetinden ötürü erkekle farklılıklar gösteren fiziki yönlerinin ilkel dünyanın çetin yaşam koşullarına uygun olmadığı ve sürdürülen “hayatta kalma mücadelesi” adına yürütülecek işlere erkeğin yatkın olduğunun keşfi ile yaşanan değişimdir. Halbuki binlerce yıl süregelen anaerkil sistemde ve üstelik yaşam koşulları daha ağırken hayatta ve ayakta kalan kadın, nasıl oldu da aniden bu yükün altından kalkamayacağını düşünmeye başladı ?

O dönemde kadını üstün kıldığı düşünülen bir başka husus da doğum olayı olarak görünmekte. Cinsellik konusunda çok kısıtlı bilgilere sahip olan insanlar, doğumdaki rolü sebebiyle kadına daha fazla önem vermekte ve soyun devamını sağladığı için çoğu zaman kadını tanrıça gibi görmekte olabilirler.

Bugünkü toplumlarda doğayla hukuki ya da akitsel bir ilişki biçimini benimseyen yeni insanın aksine, eski toplumlardaki, kültürün tamamen doğayla uyum felsefesi etrafında şekillendiğini  biliyoruz.  İnsanlık tarihinin en büyük sosyal değişimi olarak kabul edilen anaerkil toplumdan ataerkil topluma geçiş evresi; şüphesiz birdenbire ya da tek veya birkaç olay ve sebeple gerçekleşmemiştir.  Elimizde “kesin” sayılabilecek değerde bulgular yok. Günümüzde tarihlendirme bilimlerinin geçmişe nazaran çok daha ileri bir safhada olmalarına rağmen, hâlâ birçok olgu hakkındaki bilgimiz;  tahminler, iddialar, üzerindendir.

İçinde bulunduğumuz ataerkil toplum düzeni maalesef erkeğin her konuda imtiyazlı olmasını kabul eden bir düzen… Erkeğin bu imtiyazlı konumunu kaybetmemek için gösterdiği direnç, bu toplumsal hastalığın sorgulanmasını bile engellemekte. Adeta, bu yaşam şeklinin alternatifsiz tek düzen olduğu düşünülmekte… Dünyanın en demokratik ve eşitlikçi toplumlarının bile bu düzen üzerine kurulu olması sebebiyle, kadın-erkek eşitliğinden  söz etmek, hâlâ tam mümkün değil.

Bilim adamlarına göre; erkek toplumu hükümranlığını elde ettiği zamandan beri, yönetim, yaşam, hukuk, din ve kaidelerini benimsemiştir. Ataerkil düzenle birlikte insanların keşfettiği “hiyerarşi” ise erkeğin dünyasının her alanında kendini korumuş ve tüm sistemler bunun üzerine kurulmuştur. Feodalizm, teokrasi, monarşi, aristokrasi, demokrasi, komünizm, sosyalizm, anarşi, bütün dinler -hatta- dinsizlik, sanat, kültür, tarih, ikili ilişkiler, aşk ve aklımıza gelecek her şey ya tamamen erkeklik olgusunun ilkeleri çerçevesinde şekillenmiş, ya da  ondan etkilenmiş durumdadır. Ne yazık ki, bunun tam farkında olmadığımız gibi, sözde kadın erkek eşitliği konusunda kadınlara verilecek en insanca hak bile lütuf gibi görülmekte maalesef.

Tüm bu bilgilerle son söz olarak şunu söyleyebiliriz:

Çok geçmişte kadınlar ve sonrasında hep erkekler yönetmiş dünyayı. Eskisinden daha güzel, daha sevgi dolu, barış içinde ve daha huzurlu bir dünyada yaşamadığımıza göre, dünyanın devamı için erkek ve kadın cinsi; bir biçimde birlikte her şeyi paylaşarak eşit koşullarda yaşamanın yollarını aramalı ve mutlaka bulmalıdır.

Yorum Yazın

Facebook Yorum

SEVGİ MOLVA

    iletişime geç

    SEVGİ MOLVA

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    Twitter
    Instagram
    Youtube
    Köşe Yazarları
    AVNİ ERBOY
    AVNİ ERBOY Daha ne olsun?
    Prof. Dr. YAVUZ TAŞKIRAN
    Prof. Dr. YAVUZ TAŞKIRAN Seyahat sayısı artınca
    Prof. Dr. YÜCEL OCAK
    Prof. Dr. YÜCEL OCAK Derbide bir zavallı kişi
    ERDOGAN ARIPINAR
    ERDOGAN ARIPINAR Şikayetimiz var...
    ATİLLA KÖPRÜLÜOĞLU
    ATİLLA KÖPRÜLÜOĞLU İşte Refik Durbaş...
    ESAT ERÇETİNGÖZ
    ESAT ERÇETİNGÖZ Klaros Antik Kazı Alanı’nı gezdik
    MERT ERBOY
    MERT ERBOY Sessiz Ev, Büyük Yük…
    SEVGİ MOLVA
    SEVGİ MOLVA Yapay ve İki Yüzlü Yapay ve İki Yüzlü
    BEDRİ CUMHUR DOĞU
    BEDRİ CUMHUR DOĞU Karşıyaka Körfezi’nde Dalgalanan Bayrak
    YILMAZ DURMAZ
    YILMAZ DURMAZ İktidarın yolu
    SEZGİ KAYA
    SEZGİ KAYA Dönemin en ünlü yazarlarından: Virginia Woolf
    SİNAN GENÇ
    SİNAN GENÇ Ataları düşman değil, kardeşmiş
    CAN BARHAN
    CAN BARHAN Jose Mourinho'yu uyarmak lazım
    OKAN YÜKSEL
    OKAN YÜKSEL Göztepe'nin koca kaptanı Gürsel Aksel
    FİRDEVS TUNÇAY
    FİRDEVS TUNÇAY Bakü'de bir Karşıyaka sevdalısı
    Dr. ŞABAN ACARBAY
    Dr. ŞABAN ACARBAY Antrenörler ve yorgunluğun giderilmesi
    Prof. Dr. SEYHAN HASIRCI
    Prof. Dr. SEYHAN HASIRCI Futbolun ve futbolcunun kirli yüzü
    MUSTAFA YILMAZ
    MUSTAFA YILMAZ Halka ucuz gıda için...
    TEOMAN GÜRAY
    TEOMAN GÜRAY Bir kıvılcım yakmak
    EBRU DIVRAK
    EBRU DIVRAK Sonra ne oldu?
    Prof. Dr. İLKER GÜL
    Prof. Dr. İLKER GÜL Vatan, Millet, Sakarya gazı...
    Prof. Dr. BİLGE DONUK
    Prof. Dr. BİLGE DONUK Pandemi Döneminde Çocuk ve Spor
    Dr. HAKAN TARTAN
    Dr. HAKAN TARTAN Bir insanlık abidesi Kemal Baysak
    ERDAL İZGİ
    ERDAL İZGİ İki bin onsekiz
    TUNÇ AFŞAR
    TUNÇ AFŞAR Yeniden yapılanma
    Kimse Duymasın
    KünyeGizlilik PolitikasıRSSSitemapSitene EkleArşivİletişim
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDINYOUTUBE

    Kimse Duymasın 2020 | Yazılım: Onemsoft

    Haber GönderFirma Ekleİlan Ekle