İşçilerin, emekçilerin, ezilenlerin safında yer almış edebiyat yıldızlarımızdandır
Rıfat Ilgaz.
Gözaltı, işkence, mahkemeler, hapislikler hep yaşamındadır.
12 Eylül öncesi dönemde de yerleştiği Cide’de saldırı ve tehditlere maruz kalır.
Oturduğu kiralık daire yakılmakla tehdit edilir.
****
12 Eylül faşist cuntası yönetime el koymuştur.
Cide'de Rıfat Ilgaz'ın kapısı bir gece askerlerce çalınır.
O sırada çalışma masasında "Yıldız Karayel" isimli romanını yazmakta olan Ilgaz Usta, kalkıp kapıyı açınca karşısında mavi berelilerin
ellerinde G 3
dikildiğini görür.
"Rıfat Ilgaz'ın evi burası mı?" sorusundan sonra askerler hemen evin içine dalıp yalnız kitap ve gazete müsvetteleriyle dolu odalara dağılırlar. Biraz sonra keskin bir emir gelir;
"Hazırlan, albaya gideceğiz!"
70 yaşındaki yazarın son gözaltısı işte böyle başlar. Önce pijamalarını, üstüne kışlık elbiselerini ve montunu giyer.
Ilgaz, önünde ve aşağı indiğinde evin askerler tarafından sarıldığını dehşetle görecektir.
Evinde kitaptan başka bir şeyi olmayan ihtiyar bir adamı gözaltına almak için neredeyse bir manga jandarma gelmiştir.
Bunun basit bir gözaltı değil, bir operasyon olduğunu o zaman anlayacaktır.
Kendisi alınarak Cide halkına da gözdağı verilmektedir.
Getirildiği kışlada Kastamonu Sıkıyönetim Komutanı sorgular;
-Ne iş yaparsın?
-Sosyalistim.
-Doğru, dürüst cevap ver!
-Neresini eğri buldunuz?
****
Sonra,
hastalığı nedeniyle tutuklu olarak sanatoryumda
gözaltısı sürer.
Çilesi, omuzlarında başında tüfekle bekleyen erlerle, hastanede sürer. Sonra serbest bırakılır yazar.
Romanını yeniden yazmaya döner ama, "Üzerinden çok şeyler, jipler, cemseler, sorgular, cezaevleri, hastaneler, mavi bereliler" geçmiştir şimdi.
Rıfat Ilgaz anılarını yazarken öylesine bir iyimserlik ve alçakgönüllülükle anlatır ki olayları, katlandığı eziyetler, hakaretler bir başkasına yapılsa, yaşlı bir adama yapılan bu muamaleye utanmıyorlar, dedirtecektir belki de ona.
****
Zaman zaman
götürüldüğü karakolda kendisi için söylenen "Cide'nin baş papazını yakaladık" lafları aklına gelir.
1940'lardan alışıktır,
"Karartma Geceleri"nden deneyimlidir.
Ilgaz, direnir ve yazmaya, üretmeye devam eder;
"Kaldır başını kan uykulardan
Böyle yürek böyle atardamar
Atmaz olsun
Ses ol, ışık ol, yumruk ol
Karayeller başına indirmeden çatını
Sel suları bastığın toprağı dönüm dönüm
Alıp götürmeden büyük denizlere
Çabuk ol..."
****
Bu yazı, Ahmed Arif'in Rıfat Ilgaz 'a yazdığı mektupsuz olmaz;
"Sevgili Rıfat ağabey,
Halkımın, yurdumun büyük acısı, büyük hüznü, sonsuz sevinci ve yıkılması imkânsız onurusun.
Büyük şair, büyük inanç adamı, büyük namus anıtı ve büyük ozansın.
Sana "Ağabey" diyebildiğim için mutluluk duyuyorum. Şunun şurasında bir ömrü, halkımızın ve insanlığın mutluluğu için bile bile, kahrolarak verdik gitti... Alnımız ak, yüreğimiz pırıl pırıl...
Merhaba Sevgili ağabey."
Rıfat Ilgaz ve 12 Eylül

Yorum Yazın
Facebook Yorum