Yıl 2012... Olayın gerçekleştiği yer Çeşme...
Altınordu yönetiminde bulunan başkan Halim Bezircilioğlu ile kardeşi Sinan Bezircilioğlu, gazeteci Ali Ergöçmez aracılığıyla o zamanlar kulüp arayan Seyit Mehmet Özkan’ı denizden çıkarıp “Gel Altınordu’yu sana verelim” teklifinde bulunuyordu...
Kısa bir sürede camianın ileri gelenlerinin de görüşleri alınarak Altınordu futbol şubesini özerk hale getirildi ve Özkan’a teslim edildi...
Aradan geçen yıllar içinde Seyit Mehmet Özkan yoklarla aldığı Altınordu’nun futbol şubesini AŞ yaptı, yetiştirdiği yıldızlar, yarattığı tesisler ve Türk Futbolunda geliştirdiği yepyeni model ile adından sıkça söz ettirerek zirveye taşıdı...
Alkışlanmalıydı ve öyle de oldu. Üstelik de takdir topladı.
Salih Uçan, Cengiz Ünder, Çağlar Söyüncü, Berke Özer, Barış Alıcı, Erce Kardeşler gibi milli takımlara yükselen futbolcuları çok iyi transfer bedelleriyle üst liglere yollanıp, alt yapılardan toplam 90 milli oyuncunun da aralarında bulunduğu yüzlercesinin yetiştirdi...
Fabrika gibiydi, Altınordu FK...
Başkan Özkan, soyadını taşıyan ve 120 ülkeye demir çelik gönderen Aliağa’daki fabrikasından çok Selçuk ve Torbalı’daki Altınordu Tesislerinde mesai yapıyor, neredeyse 24 saatini geçiriyordu... Futbolcu adaylarıyla yemekte, ders çalışmalarında, antrenmanlarında, maçlarda hep beraber oluyordu...
Ne demiş atalarımız: “Ne ekersen onu biçersin...”
Mehmet Özkan da ektiklerini biçmek ve futbol fabrikasının da dengelerin değişmemesini, çarkın çok iyi işlemesini, muhasebe kayıtlarında da artıları görmek istiyordu... Bu nedenle de işi hep sıkı tuttu...
İlk 7-8 yıl harika geçti...
Futbol Okulları 81 ilden neredeyse dörtte üçüne yayılmış, Franchising (sözleşmeye dayalı, direkt bütünleşmiş bir pazarlama sistemi. Bir markanın isim, sistem, ürün ve hizmetlerini belirli bir bedel karşılığında kullanma hakkı) verdikleri de tıkır tıkır çalışıyordu...
Sonra ne oldu?
TFF 1. Ligde yabancı oynatmayan tek takım unvanı ses getirdi ancak ligde tutunmasını sağlayamadı. 2022/23 sezonunda TFF 1. Ligden düşmesi, sonraki sezonlarda üst lige çıkamaması geriye gidişi körükledi... Başta CEO’lar sonra üst ve alt yöneticiler, teknik adamlar, antrenörler sürekli değişti. Gelen giden trafiğini takip edemez duruma gelenler, fırtına öncesi sessizliğini seziyor ama “tek adam” sisteminde ses çıkaramıyordu...
Yurt dışına açılmasına, sürekli elçiler görmermesine karşılık alamadı, yeni satışlar gerçekleşmedi... Gelirler giderleri karşılamamaya, hep artı beklenirken, eksiler fazlalaşmaya başladı...
Ve takıma önce ortak bulamayan, sonra da satamayan Seyit Mehmet Özkan resmi web sitesindeki kendi köşesinden seslendi:
“Futbol Kamuoyuna duyurulur;
70 yaşımı doldurdum, tadında bırakmak lazım.
1989 yılında 34 yaşımda iken başladığım ve 36 yıldır içinde olduğum Profesyonel Futbol Yöneticiliği’nden emekliye ayrılma kararı almış bulunuyorum.
TFF bünyesinde yarışmacı hakları tescili olan Altınordu Futbol Kulübü profesyonel takımı “İsim Hakkı”nı, yani Altınordu Profesyonel A Takımımızı; “İyi Birey, İyi Vatandaş, İyi Futbolcu” ana sloganımıza uygun yönetme becerisi ve imkânı olan kişi veya kişilere devretmeye hazırım. Bu konuda kulüp avukatımız Özgür Güreşci tek yetkilidir.”
Altınordu FK’nın (Altınordu AŞ) satış ilanıydı bu yazı...
Görüşmelerden sonuç çıkmayınca yine Seyit Mehmet Özkan açıkladı:
“Tam 13 yıl Altınordu armasına değer katarak, emanetinize çok özen göstererek bugünlere taşıdık. Şimdi sıra geldi emaneti sahibine iade etmeye...”
Kadere bak!..
O gün teslim eden Halim Bezircilioğlu bugün de teslim alacak başkan...
İşin bir başka yönü de ligin başlamasına çok az bir süre kalması... Çocuğu kucağında bulanların hazırlıksız olması da işin çabası...
Başta Altınordu Camiası olmak üzere tüm futbol kamuoyundaki soru; “Şimdi ne olacak?”
Haydi, gelin İlyas Gönen’in kulaklarını çınlatalım...
Neden öncelikle İlyas Gönen?
Başkanlığını yaptığı kulübünde, bu unvanı bıraktıktan sonra da camiasını terk etmeyen, egolarını bir kıyıya bırakarak malzemecilikten tutun da amigoluğa kadar her şeyi yapan, her maçında tribünlerde yer alan, üstelik seyirciyi, takımı coşturmak için adeta kendini parçalayan, takımı uğruna cebindeki son kuruşunu bile harcadığı için olsa gerek?
Hiç bir menfaat gözetmeden, kul hakkı yemeden, asla fair play olgusundan ayrılmadan, gerçek kulüp aşkını yüreğinde taşıyan bir insan olduğundan, önce İlyas Gönen...
Mecazi anlamda “Ben bu adamı öldürürüm” dediği, ömür boyu konuşmayacağı insanla, tribünde omuz omuza Altınordu’nun başarısı için haykırdığını, kazanınca sarmaş dolaş olup, kaybedince omuzuna yaslanıp ağladığını görmek İlyas Gönen gerçeğini ve “Altınordu kimliği”ni yansıtıyor!
Bunların biri, birkaçı bile İlyas Gönen’in her zaman ne kadar büyük bir insan olduğunun en güzel kanıtı... O inanıyorum ki; Altınordu’nun heykeli dikilecek başkanı, yöneticisi, malzemecisi, taraftarı... “Adam gibi adam”ı...
Yaşamı boyunca “gerçek sevdası” ile yaşamakta... Altınordu ailesinden bir parça, hatta en önemli parçası... Onun için Altınordu olmadığı anlarda puzzle (yapboz) asla tamamlanamaz. Bir parçası hep eksik kalır!
“Altınordu” dendiğinde “İlyas Gönen” cevabı alındığından olsa gerek önceliği...
Neden ilk veya ilklerden... Anladınız mı?
Yoksa “Altınordu Ailesi” içinde o kadar çok sevdalı var. Hangi birisini yazsam...
Öyle değil mi, sevgili kardeşim Atilla Köprülüoğlu?
Senin lacivert kırmızı sevdanı da ben bilirim... Cümle âlem de bilir, sevgi dalgalarının yüreğinde nasıl köpürdüğünü...
Nazım Hikmet’in dediği gibi: “Kelebek misalidir aşk; anlamayana ömrü günlük, anlayana bir ömürlük!”
Hiç beklemediği bir an, sıcak bir yaz günü deniz kenarında verdiği kulübün futbol şubesini, yine sıcakların yaktığı bir gün, köşe yazısında öğrenip kucağında bulan Halim Bezircilioğlu elbette şaşkın ve üzgün...
Kadere bak!
Verdiğinde başkandı.
Aldığında da başkan...
Aradan yıllar geçti, o başkanlığı bıraktı, en son kardeşi Sinan başkan oldu, amatör şubelerde büyük atılım yaptı, çeşitli branşlarla ses getirdi... Et tırnaktan ayrılır mı? Ayrılmaz misali ağabeyini de yönetime aldı. Siyasete soyununca da başkanlığı bırakacaktı. Ağabeyini yalvar yakar ikna etti... Halim de yıllar sonra yeniden başkan oldu...
Ve Altınordu futboluyla da yeniden tanıştı!..
Seyit Mehmet Özkan’a dönecek olursak.
Resmi web sitesinde peş peşe yazdığı; “Profesyonel futbol yöneticiliğinden emekliye ayrılma”, “Son Yazı” ve “Son fotoğraf” çok anlam ifade ediyor...
Bu konuda yorum yapmayacağım. İyice okuyun ve siz karar verin diyeceğim...
Ama yine de kendisinin yazdığı cümleyle bir ipucunu da vereceğim: “36 yıldır içinde olduğum Profesyonel Futbol Yöneticiliği’nden emekli oluyorum.”
Bir yanda gerçek sevda, diğer taraftaki nedir acaba?

Yorum Yazın
Facebook Yorum