Beklenen yağışla birlikte sıcak hava balonu patladı ve içinden serinlik çıkarak, evde yeni bir telaş başlattı… Yazlıklar dolaba, kışlıklar gardıroba!..
Her yıl bu işler rutin olduğundan evin hanımı için alışageldiğinden kolay. Bilmeyenler düşünsün… Onlar için gerçekten zor. Bazen ne yapacaklarını şaşırıyorlar?
Bu neye benziyor biliyor musunuz?
Parası olup da, hava yapmak için kulüp başkanlığına soyunanlara…
Paranın gücüyle eşya satın alır gibi kulüp alıyorlar veya başkan oluyorlar ama sonra duvara çarpınca da gerçeklerle yüz yüze gelince de şaşkına dönüyor. Paramparça yaptıkları yetmiyormuş gibi, koyacak yer bulamayınca da, arkasına bile bakmadan enkaz bırakıp gidiyorlar!
Düşünün siz; iyi niyet, semt aşkı veya mahalle baskısıyla takımı alıyor ve mücadele ediyorsunuz. Cebinizden, arkadaşlarınızdan, yönetime aldıklarınızdan, sağdan soldan üç beş kuruş bulup buluşturup kulübü yaşatmaya çalışıyorsunuz. Bu olağan… Böyle yöneticileri alkışlamak gerekiyor. Ama öyle kulüplerimiz var ki, süsleyip püslüyorlar. Albenisini adeta altın tepside sunuyorlar. Biraz niyetlisini bulunca da verip kurtuluyorlar. Hava yapmak, iş kapmak amacıyla hiç irdelemeden, araştırmadan, soruşturmadan, hesaba kitaba bakmadan paldır küldür işin içine girince de; öyle olmadığını öğreniyorlar. İşte o zaman da iş işten geçiyor. Ne havası kalıyor, ne de çakası!
Lige hazırlamak için size aktarılan ve görülen mevcut borcu “Ne olacak ödenir, öderim” diyerek de kolları sıvayanlar yok mu? Çok. Ne var ki; evdeki hesap çarşıda uymuyor. Bir de bakıyor; borç bir, iki, üç değil…. Uzadıkça uzuyor. Siz deyin lastik, ben diyeyim ucu görünmeyen birbirine eklenmiş halka zincir…
Eh… Serde erkeklik var ya!.. Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın misali veya “işimi halleder çeker giderim” diyerek yola devam!..
Devam da… Ne olacak bu borçlar? Düşünen mi var, basarlar istifayı çeker giderler… Sonrası enkaz!
Öyle bir an geliyor ki; bıraktığınız tarihi geçmişi olan kulüplerde bitmeyen borçlar, kapanmayan dosyalar ve sonuçta şimdilik bir kulübümüzde eksilen 42 puan…
Örnekler çok. Biz en yenisinden, günümüzden örnek verelim. Yeni Malatyaspor… Türkiye 2. Futbol Ligi Kırmızı Grubunda yer alan güzide kentimizin temsilcisi. Şu ana kadar gençleriyle sahaya çıktı, 8 maç yaptı, 1 beraberlik alarak borcundan bir puan ödedi. An itibariyle 41 puan borçlu… Bunu ödeyebilmesi için; peş peşe 12 maçını kazanıp, birinden de beraberlikle ayrılması gerekiyor… O zaman puanı sıfır olacak… Sıfırlanan borcu 21. Haftaya denk geldiğinden geride 13 maç kalacak. Hepsini kazanırsa, 39 puan yapacak. Üzerindeki 4 rakibi hiç maç kazanmayacak, o zaman ligde kalacak. Rakiplerinin birbiri ile yapacakları maçları düşündüğünüz zaman da; ölme eşeğim ölme…
Yılların futbol dünyasının içinde birisi olarak denklemi çözmem imkânsız. Acaba, bu hesabı bilinen en eski matematikçilerden biri olan Miletli Thales (MÖ 624 - y. 546) çözebilir miydi?
Peki, Türklerin çoklukla ziyaret ettiği Samos Adasının simgelerinden olan Yunan filozof ve matematikçi, en iyi bilinen teoremi; adıyla anılan Pisagor teoremini (dik açılı bir üçgende hipotenüsün karesi her zaman diğer iki kenarın karelerinin toplamına eşittir) yaratan "Sayıların babası" olarak bilinen Pisagor bu işe ne derdi?
Merak etmemek elde mi?
Yeni Malatyaspor gibi örnek yok mu?
Elbette liglerimizde var. Bunların en ünlüsü de yılların Adana Demirspor’u… Şu anda transfer yasağı bulunan Adana’nın köklü camiasını temsil eden ve hatırı sayılır taraftar grubu olan Adana Demirspor da eksi 18 puan ceza aldı. Oynadığı 9 maçta aldığı tek beraberlikle cezasının bir puanını ödedi. Kaldı geriye 17 puan…
Bu takımlara hiç temenni etmiyoruz ama önümüzdeki dönemlerde yenileri de eklenecek. Her gün TFF’den transfer yasağı gelen kulüpler ilan ediliyor… İsterseniz TFF’nin FİFA kayıtlarına göre açıkladığı son listeye bir bakalım.
FIFA tarafından 7.7.2025 tarihi itibariyle transfer yasağı getirilen Türk kulüpleri ve yasaklı dosyalarının sayıları şöyle:
Adanaspor 1, Adana Demirspor 38, Alanyaspor 2, Altay 23, Ankaragücü 10, Antalyaspor 14, Beykoz Anadolu 4, Bucaspor 3, Eyüpspor 3, Giresunspor 17, Hatayspor 1, Karagümrük 3, Kayserispor 10, Pendikspor 2, Sakaryaspor 3, Şanlıurfaspor 2, Ümraniyespor 2, Y.Malatyaspor 22.
FİFA kayıtlarına göre şu anda Türk takımlarının toplam 181 dosyası bulunuyor. Daha da artacağı belirtiliyor.
Sadece futbolda mı?
Basketbolda da bazı takımlarımızın transfer yasağı bulunuyor…
Nereden bakarsak bakalım, artık bu işler parasız olmuyor. Paran varsa da bunu iyi yönetecek akıllı, sporun içinden gelen, kıymet bilen doğru yöneticiler şart. İkisini bulabilirsen ne ala. Yoksa hiç kolları sıvayıp da yeni yeni maceralara atılmaya gerek yok. Ama bizde herkes her işi en iyisini kendisi bildiğinden ve yaptığını da iddia ettiğinden, söyleyeceğimiz sözü de bazen bulmakta güçlük çekiyoruz…
Meşhurdur; “Zenginin parası züğürdün çenesini yorar”
Yeri gelmişken Hz. Mevlana’nın sevdiğim bir sözünü de sizlerle paylaşmak istiyorum.
“Herkes belirli bir iş için yaratılmıştır ve o işe duyulan istek her yüreğe konmuştur.”
Ne kadar güzel bir söz değil mi?
Biz de tamamen tersi. İşe göre adamdan çok, adama göre iş yaratan bir ulus olduk!
Böylesine içimizi karartan bu tablodan sonra Türk Futbolu için güzel bir haber ne olabilir diye düşünüyorum. Takımlarımızın Avrupa’da durumları da Sakar Geçidinin eski hali gibi… Ne zaman ne olacağı belli değil, sürprizlerle dolu!..
Kolay kazanır diye düşündüğün maçı kaybediyor, fark yer derken kazanıyor…
Anadolu’da bir söz vardır; “sarımsağı nerede yediysen ağzını da oraya kokut.” Bizim takımlar da o misal.
Karamsar bir tablo yarattık ama bu yaşadığımız gerçekler!
Her zaman eleştirdiğim, panellerde bile gündeme getirip, meslektaşlarımıza da uyarıda bulunduğumuz çok düşündürücü ancak güldüren sözlerle günü tamamlayalım… Özellikle futbol maçlarını anlatan spikerler kafa vuruşlarında yıllardır birbirlerini taklip ederek anlatımlarını sürdürüyorlar. O kadar çok yanlışlık yapıyorlar ki, bilen adeta gülüyor… Özellikle “Kafası gol oldu!” veya “Kafası direkten döndü!” diye haykırıyorlar…
Bu spikerleri hiç mi uyarmazlar veya üst makamdan birisi çıkıp da espri yoluyla öğüt veremez mi?
“Arkadaş, oyun içinde futbolcunun kafası nasıl kopup gidiyor da, gol oluyor. Top mu bu?” veya “Futbolcunun kafası direğe çarparsa, o şiddetteki çarpışmada adam ölmez mi?”
Lütfen söylemeyin “Böyle başa, böyle tıraş” diye!..
Yorum Yazın
Facebook Yorum