Sıcakların yakmaktan öte, yurdun dört bir yanını saran alevlerin kavurduğu bir ülke durumuna düşmemiz gözyaşlarımıza hâkim olamaz hale geldik... Hele vatan uğruna şehit olan “ateş savaşçıları” bizi oldukça sarstı!
Diğer taraftan da; yıllardır gündemden düşmeyen efsane film “Susuz yaz”ı ağızlarımızda plesenk eden su sorunu, barajların kuruması, sıkı para politikaları ve her gün yükselen fiyatların sıcaklığıyla adeta bunalan halk, ne yapacağına da karar veremez durumda...
“Aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık” misali şaşkın!..
“Susuz Yaz” filmi dedim de, “Z Kuşağı” bilmez. Duymuş olabilir mi, acaba?
Urla Bademler Köyü’nde 9 ayda çekilen ve susuzluk temasını işleyen filmde Hülya Koçyiğit ile Erol Taş başrolleri paylaşmıştı... Yönetmenliğini Metin Erksan'ın yaptığı filmin senaryosunu yine Erksan, Necati Cumalı'nın 1962'de yazdığı aynı adlı hikâyesinden uyarlayıp yazmıştı. Filminde bir başka başrol oyuncusu da, aynı zamanda filmin yapımcısı olan Ulvi Doğan oynamıştı. Bu filmin bir özelliği de daha sonra Türk Sinemasında yıldızlaşan ve efsane olan Hülya Koçyiğit'in sinemadaki ilk filmi olmasıydı... Ayrıca; Yeşilçam’da yıllarca yardımcı rolde gördüğümüz Erol Taş bu kez başroldeydi... Filmin özgün müziğini Yunanistan'ın Akademi Ödüllü bestecisi, aynı yıl Topkapı Filminin müziğini de yapan Manos Hacidakis besteledi.
“Susuz Yaz” sıradan bir film değildi...
Türkiye'de sansür engeline takılan, bu nedenle de ilk gösterimi Haziran 1964'te Berlin Film Festivali'nde yapılan "Susuz Yaz", bu festivalin büyük ödülü olan “Altın Ayı”yı kazanmış ve Türk sinema tarihine “Uluslararası ödül kazanan ilk film” olarak geçmişti...
Ne zaman yaz aylarında susuzluk gündeme gelse, “Susuz Yaz” filmi de anımsanıyor...
Şimdi ülkede su yok, her taraf da yangın...
Bunu spora bağlayacak olursak aklıma şehrimin takımı Karşıyaka geliyor dersem yanlış olur mu?
Bilemedim...
Üstüne üstlük, ekonomik kriz içindeki kulübün bu kez de “Kayyuma kalmasın” diye kendisini ateşe atan Aygün Cicibaş’ın başkan olduğu olağanüstü genel kurul iptal oldu!..
Her taraf yangın yeri, üstelik de su yok!..
Şimdi ne olacak?
Olağanüstü genel kurulda bir hata yapıldıysa ki, yapılmış...
Suç kimde?
Suçlu veya suçlular kim?
Kulüp kayyuma gitmesin diye alelacele yönetim kurulu oluşturanlar mı?
Olağanüstü genel kurulu yöneten içinde 3 hukukçu bulunan kongre divan kurulu mu?
Bu soruların cevabı öncelikli olmalı...
Yoksa sünnet merasimlerinde alkışlar arasında “oldu da bitti maşallah” demek o kadar kolay ki!..
“Oldubitti” bildim bileli en kolay yöntem.
Aklıselim insanların çok olduğu camiada, inşallah sorunlar tez zamanda çözülür tarihi kulüp de rahata erişir. Yoksa sosyal medyada meze olmaya devam edecek!
Buna hiç kimse izin vermemeli...
Etrafımızı alevler sarmış, susuz bir yaz, trafoları patlatan bir hava sıcaklığıyla yaşam devam ediyor...
Elbette bizim işimiz spor.
Bunu da en iyi şekilde yapabilmek için kılı kırk yarıyoruz. Mesleğimizde de öyleyiz. Yoksa bugünlere gelmek o kadar kolay değildi... Ne engeller aştığımızı bir biz, bir de Allah biliyor!
Şimdi de; yeni bir heyecan içine girdik. Altun Atletizm ve Oryantiring Spor Kulübü Kurucu Başkanı Cengiz Altun’un ön ayak olmasıyla 30-31 Ağustos tarihleri arasında İzmir’de ilk kez bu denli kapsamlı, bir şenlik havasında geçecek olan Bostanlı ve Sasalı’da yapılacak “1. Ulusal Zafer Kupası Oryantiring Şampiyonası” düzenledik.
Gençlik Spor Bakanlığı, Türkiye Oryantiring Federasyonu, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Altunspor ve Bostanlıspor’un el ele vermesi sonucunda düzenlenen yeni sezonun ilk özel yarışı için Sasalı ve Bostanlı’nın yeni haritaları bu işin uzmanlarından olan Cihat Acar’a çizdirildi. İki yeni harita ile koşulacak ve gelecek yıldan itibaren de Uluslararası olması planlanan “1. Ulusal Zafer Kupası Oryantiring Şampiyonası”nın hazırlıkları son sürat devam ediyor.
Bültenlerinin bugünlerde yayınlanacağı organizasyon ilk gün Sasalı merkezinde, ikinci gün de Bostanlı’da Uğur Mumcu Parkı merkez olmak üzere gerçekleşecek. Ödül törenini 2. Gün Bostanlı’da yapılacak.
İngiliz Atasözünde olduğu gibi “Eller çok olunca, yük hafifleşir” diyerek, yarışmanın ilgi görmesi ve daha çok katılımcının yer alması, katılan sporculara “hediye” verebilmek için yoğun bir çaba içine girmemize ve bunu başta Bostanlı olmak üzere Karşıyakalı işadamları ile paylaşmamıza, Karşıyakalılardan destek istememize karşın yine iş başa düştü... O zaman insanın aklına ister istemez Goethe’nin şu sözü geldi: “İnsanın en iyi yardımı kendi kendisine yaptığı yardımdır.”
Unutulmaması gerek o kadar çok şey var ki... Onlara sadece Walter Scottım’ın sözünü hatırlatacağım: “İnsanlar, birbirlerine yardımdan el çektikleri gün, insanlık yok olur, karşılıklı dayanışma olmazsa, toplumlar olmaz.”
Bugün için tek teşekkürüm İzmir Büyükşehir Belediyesi Spor ve Gençlik Hizmetleri Daire Başkanlığı’na olacak...
Yarışma için Türk Oryantiringin de yerleri tartışılmaz olan Altun Ailesi’nin iki ferdi, baba-oğul Cengiz, Harun Altun’un çabaları inanıyorum ki geçmişteki yarışmalarda olduğu gibi bu kez de sezonun ilk özel yarışması “1. Ulusal Zafer Kupası Oryantiring Şampiyonası”nın dört dörtlük geçmesini sağlayacak.
İlk gün Sasalı, ertesi gün Bostanlı’da gerçekleşecek yarışmaya katılım sözü veren Türkiye Oryantiring Federasyonu Başkanı Atilla Güler’in de bizzat gelerek renk katacağı yarışmalara oryantiring sporuna gönül verenleri de davet ediyoruz. Başta Ege olmak üzere tüm sporcuların kayıtlarını en kısa sürede yaptırmalarını arzuluyoruz. Yarışların sonunda dereceye girenlere ve şampiyonlara sürprizler de olabilir... Bunun için de organizasyon komitesinin yoğun çalışması devam ediyor.
İzmir, Muğla, Manisa, Aydın, Balıkesir, Çanakkale, İstanbul, Ankara kulüplerinin olumlu tepkileri ve “Bizde varız” demeleri gerçekten bu spor adına gurur verici. Yeni sezonun ilk özel yarışmasının bir özelliği de yeni parkurların, yeni çizilen haritalarla koşulması olacak...
Sporun özelliği; dostluk, kardeşlik, fair play, heyecan, mücadele, sağlık olduğunun bilincindeki bizler bu konuda da hep işin ehlileri ile birlikte hareket ediyor ve doğayla kucaklaşan bu sporun bir adım daha ileriye gidebilmesi için uğraş veriyoruz. Yoksa diğerleri gibi rant olan sporlarla ilgilenmek hem basit, hem de neticeye ulaşması daha kolay. Bazı sporlarda sporcu adayları ise koşa koşa gelip bedel öderken, bizim sözünü ettiğimiz branşlarda da siz sporcuya gidip bedel ödüyorsunuz!..
İnanın ki; ne kadar büyük hedefleriniz varsa, o kadar büyük bedeller ödeyecek zorunda kalıyorsunuz. Biz de her zaman hedef büyük olduğundan bedelimizi de büyük ödemek zorunda kalıyoruz.
Mario Levi’nin dediği gibi: “İnsan en çok kaybettikleriyle kazanır, gerçek öğrenmeler gerçek bedelleri gerektirir.”
Eller çok olunca yük hafifleşir ama...

Yorum Yazın
Facebook Yorum