Futbolseverler şimdi derin bir oh çekmiştir...
Malum Avrupa Kupaları ardından da dün akşam ligler başladı...
Şimdi sıcaklardan bunalanları bir de futbolun stresi basacak... Kazandığın an iyi de, ya yenilirsen? İşte o zaman da evde şenlik bekleme! Bir de fanatikse kaç kaçabildiğin yere...
Sadece ülkemizde değil, dünyanın dört bir yanında futbolun tutkusu inanılmaz. Üç sonuçlu bir oyun ama takım tutuyorsan, yenince sevinecek, yenilince de üzüleceksin...
Bazıları için öyle mi?
Yenildiğin an sanki dünyanın sonu geliyor...
Ne hakem kalıyor, ne teknik adam, ne oyuncular, ne de yönetim... Hele hele başkan tam bir günah keçisi!
Yendin mi, her şey güllük gülistanlık... İstersen 90 dakika futbol oynama. Rakip tek kale oynasın, seni ezsin, büzsün, ufalasın ama sen bir tesadüfen gol at ve kazan...
İşte önemli olan burası...
Kazandın mı? Senden büyüğü yok, geriye bakan da... “Kazandık” diyerek her taraf bayram yeri... “Çalsın sazlar, oynasın kızlar” misali...
Ama tam aksi olsun, kaybet... Yandı gülüm keten helvası...
Evde matem havası... Sanırsınız ki; az sonra cenaze çıkacak!
Spor nedir diye soracak olursanız?
Belli kurallara ve tekniklere uyularak yapılan, bedensel gelişmeye yararlı, eğlenmek ve yarışmak amacı da bulunan beden hareketlerinin tümünün ortak adıdır cevabını alacaksınız.
Biz de bu amaçla, üzerine bir de para kazanmayı ekleyip sahada 90 dakika uğraş verenler saha dışındaki günlerce süren sinir, stres, öfke, sevinç, neredeyse kan davasına gidecek dalaşmayı nasıl yorumluyorlar acaba?
Bu da bir tez konusu... Akademisyenlere duyurulur!
Babamızın futbolcu olduğundan adeta toprak sahada futbolla büyüdük. Bu yaşa gelinceye kadar da, neler gördük neler... Ne değişimler... Her şey “A”sından, “Z”sine kadar değişti...
Bakalım, daha da neler göreceğiz...
Bizim bildiğimiz amatör futbolda bile artık sahnelenen gizli profesyonellik... Bugün dünyada tamamen ticarete dökülen ve inanılmaz bir sektör olan futbolda dönen paraları bırakın tamamını, birinin veya bir kaçının aldığı ücret geri kalmış ihtiyaçlı ülkeye yollansa, o ülkenin ekonomisi allak bullak olur ve yaşam değişir...
Galatasaray’a belki de 5. Yıldızı getiren oyuncu konumunda olan Osimhen için kulübü SSCN Napoli SPA’ya 75 milyon Euro bonservis bedeli ödendi. Yapılan resmi açıklamaya göre; Nijeryalı golcüye yıllık net 15 milyon Euro garanti maaş, 1 milyon Euro sadakat primi ve 5 milyon Euro imaj hakkı ödeneceği aktarıldı.
Şimdi sıkı durum...
Bu para size gelse; bir ay faize koysanız. Faizi ile Mavişehir’den kaç daire alabilirsiniz?
Anaparaya dokunmadan da her ay alacağınız daireler Victor Osimhen’e Galatasaray’da kalacağı 4 yılın sonunda kaç daire getirir?
İşiniz yoksa merak da ettiyseniz alın hesap makinesini hesaplayın...
Ben de size yardımcı olayım. Mavişehir’de “Osimhen Mahallesi” kurulur ve “Maske Sokak, 45. Kısım” adı verilir...
Bu paraları ödediğinizde de beklenti büyük olmaz mı?
Şimdi size bir soru daha.
Bu kadar parayı tek futbolcuya veriyorsunuz, diğerlerinin toplamı neredeyse o kadar. Bu takımda huzur olur mu?
Kazanırsan iyi de... Ya kaybetmeye başlarsan?..
Dert ettiğimize bak!.. Bunu da o kulübü yönetenler düşünsün...
Derler ya; zenginin parası, züğürdün çenesini yorar diye...
Bizimki o misal.
Aslında para olmayana göre her fiyat, her zaman çok büyük.
Türkiye Futbol Federasyonu, BAL (Bölgesel Amatör Lig) katılım bedellerini 500 bin TL.’ye çıkarınca tüm takımlar isyan etti... Profesyonelliğe geçiş ligi olan BAL da tüm takımlar 500 bin TL.’ye karşı çıkarken, Türk Futbolundaki “Zengin-Fakir” ayrımı gözler önüne de serilmiş oldu...
Bir yanda sayılamayacak kadar büyük paralar, diğer tarafta onların yanında okyanusta bir bardak su misali ücreti ödeyemeyecek durumda olan kulüpler...
Amatör kulüplerin pek çoğu bile bu yıl katılım bedeli olarak açıklanan 2500 TL. İçin kara kara düşünüyor... Aktarma ve lisans bedellerini hiç karıştırmayın.
TFF neredeyse “öksürdün, parayı yatır” diyecek!..
Bundan sonra söylenecek ne kaldı ki?..
Amatörlere yardım edeceğine onlardan olmayan paraları almak ne demek biliyor musunuz?
Paran varsa spor yap veya yaptır... Yoksa kapat gitsin!..
Ama unutulmaması gereken her gülün aynı kokmadığı, her insanın aynı gülmediğidir. Hayat işte bu yüzden çok güzeldir.
Sökülen saatleri nedeniyle sular akmayan, ekonomik sıkıntı nedeniyle yıllardır elden geçmeyen ve üstelik de para ödenen tesislerde çalışıp da, “Sen neden daha fazla futbolcu yetiştirmiyorsun?” demek nedir biliyor musunuz?
Elim yazmaya gitmiyor!..
Unutmayın iyi biri olarak kalmak istiyorum. Lütfen bana zorluk çıkarmayın!
Yılmaz Güney’in sözüdür: “Geldiğin yolu unutursan, gideceğin yolda kaybolursun...”
Amatör spor kulüplerini bırakın, profesyonellerin bile derdi çok.
Hele AŞ olanlar yok mu?
Her sezon adeta mezada çıkardıkları futbol AŞ’leri için müşteri aramayı sürdürüyorlar...
Sonra da bağırıyorlar: “Yok mu arttıran?”
Elde patlayınca da, ne yapacaklarını şaşırıyorlar.
“Benim hayatım bu” diyen koskoca demir tüccarı Seyit Mehmet Özkan pes ettikten sonra gerisini siz düşünün...
Dikkat ediyor musunuz? Her sezon takımların isimleri değişiyor.
Bu neye benziyor biliyor musunuz?
“Parayı veren düdüğü çalar...”
Düdük kimdeyse, futbol da onun elinde...
Sonra bekliyoruz, futbolcu yetişecek diye!..
Biz de futbolcu yerine menajer yetişiyor. Piyasada dolaşan o kadar çok ki, birbirine bile giren girene...
Ne yapacaksınız ki, sonu belli olan filmde kahramanlar belirsiz...
Gökyüzünü mavi yapan nedir biliyor musunuz? İçindeki tüm renkleri saklaması...
Yorum Yazın
Facebook Yorum