Başını havaya kaldırıyorsun, güneşin yakan ışıkları senin gökyüzünü görmeyi engelliyor... Üstelik kara bulutların içini daralttığı ortamda, alevler sarmış dört bir yanını, nefes alamıyorsun...
Son günlerin özeti böyle miydi?
İnsanoğlu hem yaşamı seviyor, hem de yaşamamak için elinden ne geliyorsa yapıyor!
Son yangınların yetkililerin ifadelerine göre insan kaynaklı olduğunu inanmak bile istemiyor insan ama gerçekle yüzleşince de “Neden?” sorusunu sormadan da edemiyor.
“Neden yakıyorsunuz?”
Cennet gibi doğayı bir anda cehenneme çevirmenin amacı nedir?
Yurdun dört bir yanından yüreğimize düşen kor ateşinin, bizi ve insanoğlunu yaktığını gelecek nesillere nasıl anlatabileceğiz?..
Alevlerle adeta dans eden kahraman ormancılara, itfaiyecilere, belediye, SAR, UMKE ve AFAD ekiplerine, gönüllülere, muhtar ve yangınla savaşan asker- polis- jandarmaya, yardımcı olan herkese sonsuz teşekkürler... Eğer onların inanılmaz cesareti, içindeki vatan sevgisi olmasa vah halimize!..
Seferihisar Ürkmez’in o yanan yerleri gördüğümde için cız etti...
“Oh rahatladık” derken, Çeşme Ildırı da başladı yangın... Rüzgârın etkisiyle de yayıldıkça yayıldı... Gecenin karanlığı kızıla döndü... Kıyametin provası gibi... Sonra bir yangın haberi de Ödemiş’ten geldi... Ardından Aliağa’dan, Kiraz’dan, Buca’dan...
Ya Akhisar’a ne demeli?..
Madencilerden önce, alevler katletti “Tanrının ağaçları” zeytinlikleri... Yemyeşil yaprakları, masmavi gökyüzüne uzanan eşsiz dalları ve derin kökleriyle zeytin ağacının, asırlardır barışın ve bereketin sembolü sayıldığını da asla unutmamalı...
Sen o ateşi atarak, sadece zeytini değil, barışı da yok ediyorsun!.. Bunu da sakın unutma olur mu?
Oysaki yakacağına, bak... Bin yıllık bir zeytinin altına otur, ellerini aç; bereket ve esinti yüzünü okşasın... O zaman da “hayat budur” diyebilesin, Allah’ına da şükredesin...
Müminûn Sûresi 20. Ayetinde ne yazıyor biliyor musunuz?
"Ve bir de ağaç yarattık ki, Turi Sina'dan çıkar; hem yağ bitirir, hem yiyeceklerine katık."
Senin bundan haberin var mı?
Böylesine faciaları bir daha yaşamamak en büyük dileğimiz...
Bir yandan güzel yurdumun dört bir yanında yüreğimizi yakan, geleceğimizi karartan yangınlar, diğer taraftan peş peşe gelen sevdiğimiz kişileri kaybetmenin hüznü...
Önce Akhisar’da çocukluk, okul, takım arkadaşım Mustafa Gezgin (Kıti Mustafa), sonra Akhisarspor’un efsane yöneticilerinden Adem Korkmaz, en son da birlikte basketbol, futbol oynadığımız mahallemizin çocuğu Süleyman Özkaraman (Gerson Süleyman)...
Her biri, Akhisar’a, Akhisarspor’a hizmet veren değerli kişilerdi...
Bu kadar karamsar bir tablodan sonra içimi ferahlatan ne oldu biliyor musunuz?
Berkhan Alptekin’in aklanması... Ve İzmir Büyükşehir Belediyesi Gençlik ve Spor Daire Başkanı olarak atanması...
Berkhan Alptekin kimdir?
Karşıyaka Belediyesi Başkan Yardımcısı iken “çamur at, izi kalsın” diyerek karalanan sporun içinden gelen başarılı bir bürokrat.
Önünü kesenlerden çok, oyunu oynayanların, oyununa gelenlerin “biz yaparız, olur” mantığı ve ona alet olanların yüzü, mahkeme kararıyla kızardı mı? bilemiyorum ama, Berkhan için tertemiz olan sayfasındaki geçici olan çakma kara leke de temizlendi!..
7 ay süren mahkeme sonucunda, İzmir İdare Mahkemesinin açıklanan kararında; soruşturmanın eksik yapılması, delillerin tamamının toplanmaması, iddiaların çelişkili ve tutarsız olması nedenleriyle kınama cezasının kaldırılmasına hükmedildi.
Ondaki leke çıktı ama suçlayanların ve perde arkasındakilerin vicdanlarına geçici değil, gerçek dövme kazındı!
Neye yaradı?
Elbette aylardır uykusuz geçen geceler... Mutlu ailede ister istemez oluşan strese karşın dimdik ayakta duran ailenin temelinin sağlamlığı ve güven, yıkımı engelleyen en büyük gerçek!
Unutmamalı, altın çamura atılsa, çamur bulaşsa da ilk suya tutulduğunda yine altındır ve gerçek değerini de asla yitirmez!..
Oyunun ilk perdesi bitti...
Peki, madalyonun diğer yüzündeki oyuncuların durumu nedir, biliyor musunuz?
Onların işi adaletin terazisinde...
Bazıları için de söylenecek tek söz var: Gün gelir, devran döner... Bu da unutulmamalı!..
Berkhan Alptekin’i Bornova Belediyesi’nde tanımıştım. Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Fair Play Konseyi’nin “Dünya Fair Play Fotoğraf Yarışması” tanıtım basın toplantısında bizim ekibe yardımcı oldu ve harika bir iş yaptı.
Sonra, İzmir Büyükşehir Belediyesi Spor Müdürü döneminde “bekleyin İzmir süper bir spor insanı kazandı. Büyük işlere imza atacak” derken, Karşıyaka Belediyesi Spor İşleri Müdürü olarak yaşadığım kente transfer edildi…
Sporun içinden gelmesi, spor yaptığı için sporcu ruhunu ve kıymetini bilmesi artılarıydı... Üstelik okulunu okuyan, yüksek lisansını bu konuda tamamlayan, hem alaylı, hem de mektepli spor müdürü gelmişti… “Güzel işler yapacak” dediğim arkadaşlarım, kısa süre sonra icraatlarına şahit olunca bana hak verip “Söylediğinden de daha iyi” demeleri elbette hoşuna gitti...
Göreve geldiği günden itibaren imkânlar dâhilinde tesisler elden geçirildi. Karşıyaka’nın sporda sesini duyurabilmesi için organizasyonlar düzenlenerek, çocuklar ve gençlik spora özendirildi. Her yaş grubunun sağlıklı yaşamı için sporun varlığının kanıtlanmasına uğraş verildi. Üst-alt sevgi ve saygı dengelendi… Makamlar benimsendi, egolar rafa kalktı… En iyisi de şehrin nazar boncuğu Karşıyaka Spor Kulübü ile amatör spor kulüpleriyle iyi ilişkiler içinde olundu…
Beklenendi ama çıta yükseldi…
Sonrasında seçim ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden gelen teklifi ret ederek yeni başkana destek oldu...
Ta ki o olay oluncaya dek...
Görevden alınma. Sonunda mahkemece her şeyin ortaya çıkması ve mahkemeden aklanmasıyla da görevine iade beklenirken, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden daire başkanlığı önerisini kabul ederek, geldiği yere ancak daha üst bir makama gitti...
Berkhan Alptekin şimdi İzmir Büyükşehir Belediyesi Gençlik ve Spor Daire Başkanı...
Gençlik ateşi, ekip ruhu ve dayanışma gücü “iyi şeyler”in en güzel başlangıcıdır...
İnşallah birileri yine çomak sokmaz da, makine tıkır tıkır işler…
İzmir kazanır, gençlik kazanır, spor kazanır...
Biz yola güzel insanlarla devam etmek istiyoruz... Güzellik, bizim felsefemizdeki sporun güzelliğidir, doğru kişinin güzelliğidir...
Aslında insanın içi güzel olmalı…
“Ruhun güzelliği, bedenin güzelliği kadar kolaylıkla görülmez” diyen Aristoteles’e hak vermemek mümkün mü?
İnsanın içi güzel olmalı…

Yorum Yazın
Facebook Yorum