Bu yazının başlığı eğitimli toplumlarda uygulanan ilk prensiptir. Önceki hafta telefonla beni arayan, eski tabirle akil (düşünme ve değerlendirme gücü olan) bir arkadaşım, “Erdoğan, bu Olimpiyat Komitesi’nde neler oluyor?” diye sordu. Cevap olarak, “Ne olmuş? Seçim oldu, yeni bir yönetim iktidara geldi” dedim. O devam etti: “Ben bugüne kadar Olimpiyat Komitesi adına konuşan Burhan Felek’i, Turgut Atakol’u, Suat Erler’i, Sinan Erdem’i dinlemiştim. Bu defaki konuşan gence yakın biri, sordum eski bir atletmiş. Olimpiyat Komitesinde reform falan dedi, tarihi de pek bilmez gibi bazı şeyler söyledi…” diye devam etti. Baktım laf uzayacak araştırırım dedim.
Şimdiiiiiiii; bunu tüm saygın kuruluşlara örnek göstermek istiyorum. Nasıl TC. adına Sayın Cumhurbaşkanımız, zaman zaman da özel olarak seçilmiş sözcüsü konuşuyor, onu dikkatle, adeta nefes almadan dinliyor, güvenilir olduğunu, o mikrofona layık, konuya da hakim olduğunu anlıyoruz. Her topluma bilgi vermek isteyen kuruluş da sözcüsünü böyle seçmeli. Bu kural olmalı ki; dinleyenler anlasın, aydınlansın ve o kuruma saygı duysunlar diyorum. Yoksa şairin dediği gibi; Gör zahidi kim sahibi irşat olayım der, dün mektebe varmış bugün üstad olayım der. (Tercümesi: O hevesli bilgi sahibi olmak ister amma, okula yeni başlamış hemen usta, öğretmen olayım der)
Bu nasihat olmadan oldum zannedenleredir.
Saygın Bir Kuruluşun Saygın Bir Sözcüsü Olmalı

Yorum Yazın
Facebook Yorum