Sanıyorum çalışmadığım yerden geldi soru. Önceki yaz sonunda yayınlanan kitabımın adı “Sporun kültür algoritması” idi. Giriş ve önsözünü yazması için kıymetli hocam Prof. Dr. Atilla Erdemli ile görüşmüştüm. Tüm kitabı kendisine yollamamı istemişti. Yayınladığında 408 sayfa olduğunu öğrendiğim yazılarımın tamamını kendisine göndermiş ve aralarından bazıları için haftalar süren tartışmalar yaşamıştık.
Sporun iki tarafının olduğunu ortaya çıkarmak zor değil fakat bunu anlatmak zordur. Geçen yazımda bundan biraz söz edince Yusuf Yalkın benden bir kaymaklı ekmek tatlısı hazırlamamı istedi. Şimdi sert Anadolu buğdayı arıyorum. Ata tohumu olmalı. Anadolu’da yetişenini isterim. İlhan Cavcav abime sorardım unu nereden alayım diye. Şeker için şeker pancarı peşindeyim. Eskişehir ziyaretlerimde yüzlerce pancar yüklü römorkların nereye gittiğini takip ettiğim günler olmuştu. Şeker fabrikasının önünde sıraya giriyorlardı. Tartıya sıra gelmeyince, battaniyelerine sarılıp ertesi günün olmasını bekliyorlardı.
Kaymak için Çatalca civarına gitmek ya da oradaki öğrencilerime haber uçurmak zorundayım. Onların bazen getirdiği yoğurtları yemeye kıyamadığımı itiraf ediyorum. Nasıldı diye sorduklarında, yoldan geçerken alıp gelmişsin, hiç beğenmedim dediğimde ışık hızı ile birkaç kilo yoğurdu masamda görüyordum. Oysa hepsi harika ürünlerdi. Aklıma gelmişken onları bir arayayım, 12 Haziran’da Üniversitemin Mezuniyet Töreni için Silivri’ye gideceğimden dönüşte çiftliğe uğrama zamanı geldi gibi…
Gerçi yaşadığım diğer şehrin Karadeniz’e doğru olan tarafında bir manda çiftliği var ama geçmiş günlerin birinde yol üzerindeki satış tezgahında küçük bir tartışmadan sonra onların ürününü almaktan vazgeçmiştim. Merak etmeyin, konu çok basitti, satıcı nakit para istiyordu, bense kredi kartı ile ödemek istemiştim. Pos cihazı arızalı demişti. Manda kaymağı almaktan vazgeçtim. Ama kahvaltı için kendisine şimdilerde nadiren uğradığım Oktay Kalyoncu her defasında şu Bufa’nın kaymağını benim tabağıma koymayı ihmal etmiyor! Kızıyor olsam da markete her gittiğimde aynı ürünü satın alıyorum. Neticede bu girişime benim destek vermem gerekir…
İtalyanlar mandaları Türkiye’den götürdüler, inanılmaz lezzette peynirler yapıyorlar. Şimdi ise biz İtalyanları getirip burada kaymak ve peynir yaptırıyoruz. Yorumu size bırakıyorum.
Sabah oldu, uyandınız; duş, kahvaltı dedikten sonra anne ya da babanız sizin elinizden tutup cimnastik salonuna götürdü mü? Ya da çok sevdiğim aile dostlarımın yaptığı gibi kızlarını yıllarca önce baleye sonra eskrime götürdüklerinden söz edeyim. Onları ziyarete gittiğimde saatlerce ders çalıştığını gördüğüm kızlarına o zaman için 45 dakikanın öneminden söz ettim. Her gün en fazla 45 dakika çalışmasını önerdim. Bilgisayarına 45 dakikada bir değiştirilmesi gereken bir kum saatini kurdurdum. Orijinal kum saatini o zamanlar bit pazarlarında bile bulamamıştım. Şu dijital çağ insana neler yaptırıyor… Sonrasını merak ediyorsunuz değil mi; bekleyin yazıyorum, ilk beş yüze girerek Robert ve ardından ABD’den birçok teklif ve burs teklifine rağmen Koç/Ekonomi’den mezun olarak iş yaşamında ve toplumdaki yerinde yaşamını sürdüren bir iş insanı…
Hızla geçmişi analiz edersek; her gün antrenman, hafta sonlarında müsabakalar, düzenli egzersiz, kontrollü bir beslenme (Diyet değil, beslenme), optimal ders çalışma süreleri, aralarda sinema ve tiyatro ziyaretleri derken yaşama sıkı sıkıya tutunmuş gerçek bir hikâye…
…
Kimse kızmasın, şu spor kültürü denen şeyi hemen yazabilmem mümkün değil. Yazdıklarımı ben karşıma koyup okuyorum, bir şeyler çıkarmaya çalışıyorum. Mimar olmak isteyenleri Floransa’ya gitmelerini ve orada bir müddet yaşamalarını istiyorum. Müzisyenlik için Avrupa’da çeşitli kentlere gitmenin önemli olduğunu fakat Smetana’nın Moldau isimli eserini dinlerken o nehrin kenarlarında yürümenin gerekliliğine inanıyorum.
Spor kültürünün oluşabilmesi için, egzersize erken yaşlarda başlanmasını ve okul sporlarının yaygınlaştırılmasını talep etmeli ve bunun düzenini kurmalıyız. Daha çok oyun, eğlence, festival tarzı organizasyonlarla çocuklarımızın spor kültürü ufuklarının pencerelerini açmalıyız.
Epey uzattım, ama siz arandınız. Devamı gelecek… İyi bayramlar…
Spor ve olimpik kültür meselesi (1) …

Yorum Yazın
Facebook Yorum